CANLILARI TANIYALIM (5.SINIF)

Dünyanın en büyük kütüphanelerinden birinde olduğunuzu düşünün. Tüm kitapların rastgele bir şekilde raflara dizilmiş olduğunu varsayın. Aradığınız kitabı bulmanın ne kadar zor olduğunu hayal edebiliyor musunuz?
Kütüphanelerde bu karışıklığı önlemek için kitaplar belli bir düzen içerisinde ayrılarak raflara dizilmiştir. Örneğin aynı alanda yazılmış bütün kitaplar kütüphanede aynı bölümde yer alır. Bu durum bizim aradığımız kitaba kolayca ulaşmamızı sağlar.
Doğada milyonlarca canlı çeşidi vardır. Yeryüzünde birlikte yaşadığımız bu canlıların özelliklerinin bilinmesi ve tanınması doğadaki dengenin korunması için önemlidir.
Bilim insanları, doğadaki canlıları benzer özelliklerini dikkate alarak gruplara ayırmışlardır. Bu gruplandırma sırasında canlıların yapıları ile hareket, beslenme ve çoğalma (üreme) şekli gibi özellikleri dikkate alınır.
Canlıların benzer özelliklerine göre gruplandırılması sınıflandırma olarak adlandırılır. Bu gruplandırma, canlıları incelememizi kolaylaştırır.
Eski çağdaki bilim insanları canlıları sadece bitki hayvan olarak sınıflandırmıştır. Daha sonra mikroskobik canlılar keşfedilmiş, en son mantarların eklenmesiyle günümüzde canlılar 4 gruba ayrılmıştır
.
Canlılar dünyasını inceleyen ve canlıları sınıflandıran ilk bilim insanı Aristotales'dir (MÖ 383 - 322).
(Resim: Aristotales)
Canlıları dış görünüşlerine göre ‘’Bitkiler’’ ve ‘’Hayvanlar’’ olarak iki grupta topladı. Onları da kendi içlerinde dış görünüşlerine, yaşam ortamlarına göre çeşitli gruplara ayırdı. Daha sonra mikroskobik canlılar keşfedilince yaptığı bu çalışma geçerliliğini kaybetti. Canlıların sınıflandırılmasının günümüzde kabul görmüş halini gerçekleştiren bilim insanı ise Carlous Linnaeus’dir (Karl Linne, 1707-1778).
(Resim: Carlous Linnaeus)

Canlılar; çevreye uyum sağlama, üreme, kalıtım, beslenme gibi ortak özelliklere sahip doğal varlıklardır. Bu canlılar arasında yer alan hayvanlar, bitkiler, şapkalı mantarlar gibi gelişmiş yapıya sahip olanlarını gözle görebilmekteyiz. Fakat çıplak gözle göremediğimiz ve inceleyemediğimiz canlılar da bulunmaktadır. Örneğin, bakteriler canlılık özelliği gösterir. Ama biz bakterileri çıplak gözle göremeyiz. Bu yüzden bu canlıların varlıklarının kanıtlanması, incelenmesi ve özelliklerin bilinmesi için bazı aletler geliştirilmiştir.
(Resim: Bakteri)

Mikroskop; çıplak gözle göremediğimiz canlıları, bir kaç çeşit mercek yardımıyla büyüterek görmemizi sağlayan bir alettir. Kullandığımız mikroskopların ana prensibini 17.yüzyılda Hollandalı Antonie Van Leewenhoek ve İngiliz Robert Hook bulmuşlar.
(Resim: Mikroskop)

MİKROSKOBİK CANLILAR
Bazı canlılar gözle görülemez. Sadece mikroskop adı verilen bir araç yardımıyla görülebilirler. Bu canlılar mikroskobik canlılar olarak adlandırılır. Bakteriler, terliksi hayvan, amip, kamçılı hayvan (öglena) ile küf ve maya mantarları mikroskobik canlılara örnek verilebilir.
Mikroskobik canlılar hareket, solunum, üreme, beslenme gibi canlılık olaylarını gerçekleştirir. Mikroskobik canlılar; canlı vücutlarında, besinlerin üzerinde, toprak, su ve hava gibi cansız ortamlarda yaşayabilirler. Bu canlılar yaşam ortamlarında tek tek bulunabilecekleri gibi gruplar halinde de bulunabilirler. Örneğin bozulmuş besinlerin üzerindeki sarı, yeşil, siyah renkli küfler mikroskobik küf mantarlarının oluşturduğu gruplardır.
Bakteriler, en basit mikroskobik canlılardır. Bakteriler besin, nem ve uygun sıcaklıkta çoğalırlar. Doğada her yerde bulunabilir. Yararlı ve zararlı çeşitleri vardır. Yararlı bakteriler sütün mayalanıp peynir veya yoğurda dönüşmesinde, üzüm suyunun sirkeye dönüşmesinde rol oynar. Bazı yararlı bakteriler bağırsaklarımızda yaşar ve bizim için gerekli olan B ve K vitaminlerini üretir.

Zararlı bakteriler ise verem ve zatüre gibi bulaşıcı hastalıklara yol açar. Zararlı bakterilerin bazı çeşitleri de dişlerimizin çürümesine sebep olur. Dişlerimizi günde en az 2 kere fırçalayarak dişlerimizin daha sağlıklı kalmasını sağlayabiliriz. Ayrıca mikroskobik canlılardan korunmak için ellerimizi sık sık yıkamalı ve, kişisel temizliğimize dikkat etmeliyiz.

MANTARLAR
Mantarlar toprakta, suda, havada, besinlerde, atıklarda ve canlıların üzerinde yaşayabilir. Mantarlar; şapkalı mantarlar, küf mantarları, maya mantarları ve parazit mantarlar olarak dört grupta incelenir.
Şapkalı mantarlar bitkiler gibi toprağa bağlı yaşar. Ancak bitki değildir. Bazı çeşitlerini besin olarak tükettiğimiz mantar türleridir. Besin değerleri yüksektir. Ancak zehirli çeşitleri de vardır. Şekillerine ve renklerine bakılarak zehirli olup olmadıkları ayırt edilemez. Bu uzmanlık gerektiren bir iştir. Bu yüzden bahçede, ormanda, tarlada bulduğumuz şapkalı mantarları kesinlikle tüketmemeliyiz. Kültür mantarları adı altında satılan mantar türlerini güvenle tüketebiliriz.
Küf mantarları mikroskopla görülen mantar türleridir. Meyve, sebze, peynir, ekmek gibi çeşitli besinlerin üzerinde yaşar. Besinlerimizi çürütüp bozar. Küflenmiş besinlerin tüketilmesi sağlığımız açısından tehlikelidir. Zehirlenmemize sebep olur.
Maya mantarları hamurun mayalanmasında ve sütten peynir yapılmasında rol oynar. Maya mantarları çoğalırken besin, nem ve uygun sıcaklığa ihtiyaç duyar. Bu şartlar sağlandığında çoğalmaya başlar.
Parazit mantarlar insan, hayvan ve bitkilerin üzerinde yaşayarak onlardan faydalanır. Bu durum canlılarda çeşitli hastalıklara neden olur. Bebeklerin ağzında oluşan pamukçuk hastalığı ve saçların dökülmesine sebep olan saçkıran hastalığı bu hastalıklara örnektir.
İnsanlarda hastalık yapan mantarlar dokunarak veya ortak eşyaların kullanılmasıyla insandan insana geçer. Bu yüzden ayakkabı, havlu, terlik gibi eşyalarımızı ortak kullanmamalıyız.


BİTKİLER
Bitkiler toprağa bağlı olarak yaşar. Genellikle yeşil renge sahip canlılardır. Güneş ışığı, su, mineral madde ve karbondioksit gazını kullanarak besin ve oksijen üretir (Bu olaya fotosentez denir).Bitkilerin ürettiği besin ve oksijeni hem kendileri hem de diğer canlılar kullanır.
Bitkiler; karada, suda veya bitki çeşitlerinin üzerinde yaşayabilir. Bitkiler kök, gövde, yaprak ve çiçek olmak üzere 4 ana bölümden oluşur.

Çiçek
Çiçekli bitkilerin çoğalmasını (üremesini) sağlayan bölümüdür. Üzerinde bitkinin üreme organları bulunur. Farklı renklerde ve özelliklerde olabilir. Renkleri ve yaydıkları koku böcekleri çeker. Bu sayede bitkilerin üremesi kolaylaşır.

Yaprak
Bitkilerin besin üretimi, gaz alışverişi ve terleme yapan bölümüdür. Yapraklar farklı şekil ve büyüklüğe sahip olabilir. Üzerlerinde küçük gözenek (delikler) ve madde taşıyan damarlar vardır.

Gövde
Bitkinin çiçek, yaprak, meyve gibi bölümlerini taşır. Bitkinin dik durmasını sağlar. Köklerden gelen su ve mineralleri diğer bitki bölümlerine iletir.

Kök
Bitkilerin toprak altında kalan kısımlarıdır. Bitkilerin topraktan su ve mineral maddeler almasını sağlar. Bitkiyi toprağa bağlar.

Bitkiler benzer özelliklerine göre çiçeksiz ve çiçekli olmak üzere iki grupta incelenir.

Çiçeksiz bitkilerin çiçekleri ve tohumları yoktur. Genellikle nemli, ortamlarda yaşar. Atkuyruğu, kibritotu, su yosunu, kara yosunu, ciğer otu ve eğrelti otu en önemli örneklerindendir.
Çiçekli bitkilerin kök, gövde, yaprak ve çiçekleri vardır. Meyve ve tohum oluşturur. Çam, ladin, köknar, ardıç, leylak, elma, buğday, mısır, lale, fasulye, nohut, orkide, pamuk vb. bitkiler çiçekli bitkilere örnektir.(Genel olarak meyve ağaçları ve süs bitkileri diyebiliriz.)

HAYVANLAR
Hayvanlar derin okyanus diplerinden, yüksek dağların zirvesine kadar birçok alanda yaşayabilir. Kendi besinlerini üretemez dışarıdan hazır olarak alır. Bazıları otla, bazıları etle, bazıları ise hem et hem de otla beslenir.

Hayvanlar vücutlarında iskelet ve omurganın bulunup bulunmamasına göre iki grupta incelenir.

Omurgasız Hayvanlar
Omurgasız hayvanların vücutlarında kıkırdak ve kemikten yapılmış bir iskelet ve omurga bulunmaz. Bazılarının vücutlarının dışında kabuk gibi sert destek sağlayan yapıları vardır. Örneğin midye ve salyangoz böyle sert bir kabuğa sahiptir. Omurgasız hayvanlar karada, suda veya parazit olarak diğer hayvanların vücutlarında yaşayabilir. Yumurta ile çoğalırlar.


Omurgalı Hayvanlar
Omurgalı hayvanların kıkırdak ve kemikten oluşan iskeletleri ve omurga denen yapıları vardır. Bu yapılar vücutlarına destek sağlar. Karada ve suda yaşarlar. Omurgalı hayvanlar; balıklar, kurbağalar, sürüngenler, kuşlar ve memeliler olarak beş grupta incelenir.

--> Balıklar
Balıklar tatlı ve tuzlu sularda yaşayan omurgalı hayvanlardır. Vücutları pullarla kaplıdır. Yumurta ile çoğalır. Köpek balığı, hamsi, sazan, alabalık, palamut ve vatoz balığı bu gruba örnektir.
--> Kurbağalar
Kurbağalar hem suda hem de karada yaşar. Yumurta ile çoğalır. Derileri nemli ve kaygandır. Semender (kuyruklu kurbağa), su kurbağası ve kara kurbağası bu gruba örnektir.
--> Sürüngenler
Sürüngenlerin çoğunluğu karada yaşar. Suda yaşayanları da vardır. Vücutları sert ve kuru pullarla kaplıdır. Yumurta ile çoğalır. Sürünerek hareket eder. Yılan, timsah, kertenkele, kaplumbağa bu gruba örnektir.

--> Kuşlar
Kuşların vücutları tüylerle kaplıdır ve kanatları vardır. Yumurta ile çoğalır. Kartal, akbaba, serçe, saksağan, karga hepimizin bildiği kuş türlerindendir. Ancak uçamayan kuş türleri de vardır. Penguen, deve kuşu, tavuk, hindi uçamayan kuş türlerine örnektir.
--> Memeliler
Memeliler omurgalı hayvanlar içinde en gelişmiş hayvan grubudur. Genellikle vücutları kıllarla kaplıdır. Yavrularını doğurarak dünyaya getirir ve sütle besler. Akciğerleriyle solunum yapar. Karada yaşayan memelilere koyun, deve, fare, köstebek, tavşan, kedi, kaplan, köpek örnek verilebilir. Balina, yunus, fok balığı suda yaşayan, yarasa ise uçabilen memeli hayvandır. Memeli hayvanlar farklı besinlerle beslenebilir. Kaplan, kedi, köpek et ile; keçi, koyun, at ot ile; fare ve ayı ise hem ot hem de et ile beslenir.
Memeli hayvanların vücut büyüklükleri değişkendir. En küçük memeli hayvan, böceklerle beslenen yabanarısı yarasasıdır. En büyük memeli ise mavi balinadır.





Yorumlar